Roma (M.Ö. 100 - M.Ö. 44)
Gaius Julius Sezar, Aineias’ın oğlu İulius’tan dolayı soyunun tanrıça Venüs’ten geldiğini iddia eden bir ailedendi. Zekası ve iradesi sayesinde kısa zamanda ün kazanmaya başladı. O zamanlar bir Roma eyaleti olan İspanya’ya gidip orayı bir yıl başarıyla yönetti (61-60). Roma Senatosu’ndaki Optimates kliğindeki M.Porcius Cato ve M.Calpurnius Bibulus’a karşı, Populares kliğinde M.Licinius Crassus ve G.Pompeius Magnus’la birlikte gayri resmi olarak I. üçlü yönetimi kurdu. Galya’yı fethederek Roma topraklarını Atlas Okyanusu’na kadar genişletti ve aynı zamanda M.Ö. 55 yılında Britanya’nın Romalılarca ilk işgalini gerçekleştirdi. Triumvirliğin (üçlü yönetim) yıkılmasıyla birlikte Pompeius ve Senato’yla arası açıldı.
M.Ö. 49 yılında lejyonlarının başında Rubicon Nehri’ni geçmesiyle başlayan iç savaş sonucu Roma dünyasının tartışmasız hakimi haline geldi. Hükümetin kontrolünü ele almasının ardından, Roma toplumu ve yönetimini kapsayan geniş bir reform hamlesi başlattı. Hayat boyu diktatör ilan edildi ve cumhuriyet bürokrasisini ağır biçimde merkezileştirdi. Ancak Sezar’ın eski arkadaşlarından Brütüs’ün önderliğindeki, cumhuriyeti eski işleyişine kavuşturmayı hayal eden bir grup senatör tarafından M.Ö. 15 Mart 44 tarihinde öldürüldü. Suikastın ardından başlayan yeni bir iç savaş, varisi Gaius Octavianus’un Roma dünyası üzerinde baskın bir otokratik güç haline gelmesine yol açtı.
Sezar, suikasttan iki yıl sonra Senato tarafından resmen kutsanarak Roma tanrılarından biri ilan edildi. I. Konsüllük ve I. Triumvirlik için yarışan üç aday vardı: Sezar, birkaç yıl önce Sezar’la birlikte görev yapmış olan M.Calpurnius Bibulus ve Lucius Lucceius. Seçim kirli bir mücadeleye sahne oldu. Sezar, Cicero’nun desteğini istemiş ve zengin birisi olan Lucceius’la ittifak yapmıştı. Ancak mali durumu Bibulus karşısında yetersiz kalmış ve buna ilaveten rüşvet yemezliğiyle ünlü Cato’nun bile Bibulus’tan rüşvet alarak onun tarafını tuttuğu söylentisi yayılmıştı. Sonuç olarak Sezar ve Bibulus M.Ö. 59 yılı için konsül seçildiler. Julius Sezar, borcu yüzünden Crassus’a politik olarak bağımlı olduğu halde, Senato’da emekli askerleri için doğuda yerleşim yerleri ve tarım arazileri tahsis edilmesi mücadelesinde başarısız olan Pompeius’la da iyi geçinmeye çalışmıştı.
Pompeius ve Crassus, birlikte konsüllük yaptıkları M.Ö. 70 yılından beri kavgalıydılar ve Julius Sezar birisiyle ittifak kurmanın diğerini kaybetmek anlamına geldiğini bildiğinden aralarını bulmaya çalışmıştı. Bu üçlünün kamu işleri üzerinde kontrolü sağlayabilmek için hem paraları, hem de politik nüfuzları vardı. I. Üçlü Yönetim olarak bilinen bu gayri resmi ittifak, Pompeius’un Sezar’ın kızı Julia ile evlenmesiyle daha da sağlamlaştırıldı. Bu arada Sezar da ertesi yıl konsül seçilecek olan Lucius Calpurnius’un kızı Calpurnia ile evlendi. Sezar, Pompeius ve Crassus tarafından da desteklenen ve kamu arazilerinin fakirlere gerekirse güç kullanılarak dağıtılmasını içeren bir kanun teklifi sunarak ittifakı aleni hale getirdi.
Pompeius şehri askerlerle doldurdu ve muhaliflerin gözünü korkutmayı başardı. Bibulus, kehanetlerin olumsuz olduğunu ilan ederek kanunu geçersiz kılmaya çalıştıysa da Sezar’ın silahlı destekçileri tarafından Forum’dan uzaklaştırıldı. Lictorlarının taşıdığı fascesler kırılmış, konsüle eşlik eden tribünlerden ikisi yaralanmış ve Bibulus’un üzerine bir kova dolusu dışkı dökülmüş, hayatından endişe eden Bibulus, yılın geri kalanını evinde saklanarak geçirmişti. Sezar’ın kanun yapma yetkisini engellemeye yönelik bu girişim yetersiz kalmıştı. Sezar ve Bibulus ilk seçildiklerinde cumhuriyet aristokrasisi Sezar’ın gelecekteki muhtemel gücünü engellemeyi denemiş ve İtalya’nın ormanlarını ve otlaklarını ifraz etmişti.
Piso ve Pompeius’un yardımıyla Sezar bu durumu değiştirdi ve bunun yerine Cisalpina Galya ve İllirya’ya ilave olarak Gallia Narbonensis eyaletlerinin yönetimine atandı. Bu sayede dört lejyonun komutasını eline almış olmanın yanında 5 yıl süreyle hakkında dava açılmasını engelleyen bir dokunulmazlığa da kavuşmuş oldu. Konsüllük görevi sona erince, görev yaptığı süre içindeki yolsuzluklar yüzünden hakkında dava açılma tehlikesi belirince henüz görev süresi bitmeden Roma’dan ayrılarak atandığı eyalete gitti. Galya’ya gidip birkaç yıl süren bir savaşla bütün ülkeye boyun eğdirdi; Galyalıların ayaklanmasını bastırdı ve bu arada Vercingetorix’in örgütlediği genel isyanı bastırdı.
Sezar askerleri yönetmeyi biliyor, onlar da kendi çetin koşullarını ve yorgunluklarını paylaşmaktan geri durmayan bu komutana değer veriyorlardı. Ama Roma’daki şöhreti Senato’yu ve özellikle iktidarı kendi başına yürütmek sevdasında olan Pompeius’u kaygılandırmaktaydı. Sezar kazandığı yetkileri iyiye kullanarak devlet bakımından çok faydalı ıslahatlar yapmış, İtalya şehirlerinin hukuki durumunu bir düzene bağlamış, eyaletlerin idaresini düzeltmiştir. Bu arada borçlara ait kanunları hafifletmiş, eyalet halkına vatandaşlık ve senatör olabilme yetkilerini tanımış, fakir olanların Kartaca’da ve Korent’te koloni kurmalarını sağlamıştır.
M.Ö. 53’de Craussus’un öldürülmesi ve Pompeius’la Sezar’ın arasındaki ilişkinin bozulması üzerine I. Triumvirlik sona erdi. M.Ö. 49’da senato, Pompeius’un etkisiyle, Sezar’ın ordusunun terhis edilmesini isteyince, Sezar buna sinirlenip emrindeki 5000 askerle Galya ve İtalya sınırını meydana getiren Rubicon Irmağı’nın kıyısına geldi. Senato ordusuna komutanlık eden Pompeius ile girişilen 60 günlük bir savaştan sonra Sezar’ın ordusu bütün İtalya’yı egemenliği altına aldı. Bundan sonra Pompeius’u Yunanistan’a kadar takip eden Sezar onu M.Ö. 48’de Pharphalus’ta yapılan meydan savaşında yendi, arkasından Mısır’a gitti. Sezar’dan kaçan Pompeius İskenderiye’de öldürüldü.
Bu sırada Mısır’a varan Sezar, Kleopatra ile kız kardeşi arasındaki taht kavgasını Kleopatra’nın lehine halletti, sonra Anadolu’ya geçti. Burada Pontus Kralı Pharnakes’i yendi (M.Ö. 47), zaferini senatoya hitaben söylediği “Geldim, gördüm, yendim” şeklindeki ünlü sözüyle bildirdi. Sezar’ın daha sonraki zaferleri birbirini kovalamış, M.Ö. 46’da Kuzey Afrika’da Pompeius’un başsız kalan ordusunu, M.Ö. 45’de İspanya’da Pompeius’un iki oğlunu yenilgiye uğratmıştı. Bu başarılarından sonra Sezar, Roma İmparatorluğu’nda bütün yetkinin tek sahibi oldu, diktatörlüğü 10 yıl için uzatıldı. Quirinus Tapınağı’na heykeli dikildi, Temmuz ayına onun adından ötürü Julius adı verildi. Nitekim Sezardan sonraki imparatorun adı da Ağustos ayına verilmiştir.
Sezar’ın aldığı tedbirler, Senato’nun yetkilerini ve kuvvetini oldukça sınırlıyordu. M.Ö. 44’de ömür boyu diktatörlük elde edince, cumhuriyet idaresi yerine monarşist bir rejim kuracağı fikri uyandı. Bunu kabul etmek istemeyen aristokratlar, başlarında Brütüs’le Cassius olmak üzere suikast hazırladılar. M.Ö. 44’de Mart’ın 15’inde bir senato toplantısına giden Sezar’ı öldürdüler. Sevdiği dostu Brütüs’ü suikastçılar arasında gören Sezar’ın son sözleri “Et tu, Brute?” (Sen de mi Brütüs?) oldu.