Şehzade Mustafa; 1515'te Manisa'da doğmuş, 1553'te Konya'da infaz edilmiştir. Babası Kanuni Sultan Süleyman, annesi Mahidevran Sultan'dır. 33 yıl veliahtlık yapmış Osmanlı şehzadesidir. Saruhan, Amasya, Konya sancak beyliği yapmıştır. Babasının tahtına göz dikmekle suçlanmış, Nahcıvan seferi'ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur. Katli, devlete isyan suçundan dolayıdır ancak deliller ve şahitler konusunda tartışma bulunmaktadır. Hürrem Sultan'ın tahta kendi oğullarından birini geçirmek için Şehzade Mustafa'ya tuzak kurduğu ve ölümünü hazırladığı iddia edilmektedir.
1515 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Dedesi Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul’a giden babasının yanında İstanbul’a gitti. Hürrem Sultan’ın babasının sarayına girmesinden sonra annesi Mahidevran Sultan ile Kanuni’ye dört şehzade daha doğuran Hürrem Sultan arasında, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta çıkmasını sağlamak için büyük bir mücadele yaşandı. Şehzade Mustafa, 1533 - 1541 arasında Saruhan ve Aydın Sancakbeyi olarak görev yaptı. Saruhan (Manisa), padişah adayının görev yaptığı yer kabul edilirdi, dolayısıyla Şehzade Mustafa dönemin veliaht şehzadesiydi. 16 Mayıs 1541’de Amasya Sancakbeyliğine atandı, Saruhan Sancakbeyliğine ise kardeşi Şehzade Mehmet getirildi. Halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman doğu topraklarının güvenliği için şehzadenin Amasya'ya gönderildiğini ve veliahtlığının sürdüğünü açıkladı. Ardından, Mehmet’in beklenmedik şekilde 1543’te ölümünden sonra Saruhan Sancakbeyliği'ne Şehzade Selim getirilirken, Şehzade Mustafa ise 1549 yılında Konya Sancakbeyliği'ne atandı. Irakeyn, Korfu ve Boğdan seferinde Anadolu muhafızı, 9. seferde (1541) İstanbul muhafızı oldu. Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Görüntüsü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim'e çok benziyordu. Şehzade Mustafa'nın bilhassa Amasya'da iken ilim meclislerinde bolca bulunduğu, devrin önemli müderrislerinden dersler ifade edilir. Celalzade Salih Çelebi, Manisalı Senai Mehmet Çelebi, Hayrettin Hızır Efendi, Şems Efendi, Şair Lali Çelebi, Karaçelebizade Hicri Mehmet Muhyiddin Efendi gibi alimlerden dersler aldı. Cihan padişahı babası gibi adil, atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz, büyük atası Sultan Mehmet gibi zekiydi. Devlet-i Aliye'nin gördüğü en parlak şehzadesiydi Mustafa. Muhlisi mahlasıyla şiirler yazan bir şair ve ayrıca hattattı.
Taht yarışında Şehzade Mustafa’yı safdışı edebilmek için Sadrazam Damat Rüstem Paşa'nın sahte mektuplar uydurduğu düşünülür. Bu mektuplar, Şehzade Mustafa’nın babası hayatta iken onun tahtına göz diktiğini ve isyan edeceğini gösterir niteliktedir. Başlangıçta iddialara inanmayan Kanuni, güvendiği din alimlerinden tavsiye istedi. Güvenilen bir kölenin efendisinin parasını irtikap ettiğine ve ona karşı bir tuzak kurduğuna ilişkin hayali bir hikayeyle buna karşı ne yapılması gerektiğini sordu. Aslında bu, Mustafa’nın isyan hareketlerine başvurduğuna ve babasının tahtına göz diktiğine dair endişelerinin çok uzağındadır. O dönemin alimlerinden olan Mehmet Ebussuud Efendi Süleyman’a şu cevabı vermiştir: “Bu durumda köleye ölünceye kadar işkence yapılması uygundur.” Bu ifade, şeraite göre kendisine bir cinayet izninin verilmesi demektir ancak bir fetva niteliği taşımamaktadır. Çünkü Şehzade Mustafa'nın yaşadıkları Süleyman'ın danıştığı hikayeden çok farklıdır. 1553 yılında Veziriazam Rüstem Paşa İran seferi için Aksaray taraflarına gelince orduyu durdurdu. Yeniçerilerin Şehzade Mustafa'ya yatkınlığı olduğunu ve askerin, ihtiyarlığı sebebiyle sefere çıkamayan padişahın Dimetoka da oturmasını, Mustafa'yı hükümdar olmasını istedikleri dedikodusunun yayılmakta olduğunu bildirmek için, sipahiler ağası Şemsi Paşa'yı İstanbul'a yolladı. Padişahın bizzat askerin başında sefere çıkmasını arz ederek, Aksaray'dan ileri gitmeyip bekledi. Padişah bunu haber alınca Rüstem Paşa'yı geri çağırdı ve 1553 ağustos sonlarında kendisi İran seferine çıktı. Kütahya sancakbeyi Şehzade Bayezit'i Rumeli muhafazasında bulunmak üzere Edirne'ye gönderdi. Bolvadin'e gelince Saruhan sancakbeyi Şehzade Selim orduya gelerek el öptü. Bundan sonra padişah Aktepe konağına geldiği vakit, sefere çağrılan Şehzade Mustafa orduya iltihak ederek çadırı kuruldu. Akşamında çadırına atılan okla babasının onu boğduracağı haber verilsede, varsın ölümüm babamın elinden olsun niyetiyle aldırış etmedi. Ertesi gün şehzade babasının elini öpmek için otağ-ı hümayuna yürüdü. Çadıra girdiği zaman babasını göremedi. Yedi dilsiz cellat onu karşıladı ve hemen üstüne atılarak boğmak istediler. Şehzade Mustafa cellatlardan kurtulurken, birçok iyilik yaptığı rivayet edilen saray hademesi Zal Mahmut Ağa tarafından öldürülmüştür. Cesedi çadırın önüne bir İran halısı üzerinde bırakılmak suretiyle ölümü ilan edildi. Bu, aynı zamanda İran ile iş birliği yaptığı iddia edilen Şehzade Mustafa'nın durumuna bir mesaj niteliği taşıyordu. Cenazesi daha sonra Bursa’ya gönderilerek II.Murat türbesi yakınına defnedilmiştir. Şehzade Mustafa’nın ölümü askerler ve halk arasında büyük tepki yarattı. Yeniçeriler, olaydan sorumlu gördükleri Rüstem Paşa’nın çadırına saldırdılar ancak onu bulamadılar. Matem göstergesi olarak öğlen yemeği yemediler ve Rüstem Paşa’nın azlini istediler. Kanuni artan baskı karşısında aynı gün Rüstem Paşa’yı görevden alıp yerine Kara Ahmet Paşa’yı atamak zorunda kaldı. Şehzade Mustafa'nın katlinden sonra Konya'da olan annesi Mahidevran Sultan ve ailesi Bursa'ya gönderildi. Lakin Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra askerler arasında çıkan "Şehzade Mustafa öldüyse oğlu var, tahta o geçer!" dedikodularını işiten Kanuni torununun da boğdurulmasını emretti. 7 yaşındaki Şehzade Mehmet babasının ölümünden bir süre sonra boğularak katledilip Şehzade Mustafa'nın yanına defnedildi. Şehzade Mustafa’nın türbesi, 1555 yılında kardeşi Şehzade Selim tarafından yaptırılmıştır. Şehzade Mustafa’nın ölümü üzerine Fünuni, Rahmi, Edirneli Nazmi, Muini, Mustafa, Müdami, Sami, Kara Fazli, Nisayi , Şeyh Ahmet Efendi, Selimi, Kadiri gibi şairler mersiyeler yazdılar. Şehzade Mustafa, sultan olmadan kendisine bu denli fazla mersiye yazılan tek şehzadedir. Hakkında yazılmış en tanınmış mersiye, Taşlıcalı Yahya Bey tarafından yazılmış olandır.
Medet medet bu cihanın yıkıldı bir yanı,
Ecel celalileri aldı Mustafa Han'ı,
Dolundu mihr-i cemali bozuldu erkanı,
Vebale koydular al ile Al-i Osman'ı.
Ecel celalileri aldı Mustafa Han'ı,
Dolundu mihr-i cemali bozuldu erkanı,
Vebale koydular al ile Al-i Osman'ı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder