Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Selçuk Bey
Selçuklu Devleti’ne adını veren Selçuk Bey, Oğuz Yabguluğu’nda ordu komutanı olan, Demir Yaylı ünvanıyla anılan, Dukak adlı söz sahibi bir beyin oğluydu. Babasının vefatıyla genç yaşta onun yerine Subaşı oldu. Daha sonra Oğuz Yabgusu ile anlaşamayarak Aral Gölü yakınlarındaki Cend şehrine geldi (960). Selçuk Bey, Oğuzların Üçok kolu’nun ‘Kınık’ boyuna mensuptu. Burada kendisi ve ona bağlı Oğuzlar Müslümanlığı kabul ettiler.
Yüz yaşını aşmış Selçuk Bey, Cend şehrinde 1009 yılında öldü. Beş oğlu vardı. Bunlar Mikail, İsrail Arslan, Musa İnanç, Yusuf Yınal ve Yunus Bey’dir. Mikail’in oğulları Tuğrul ve Çağrı Beyler Büyük Selçuklu Devleti’ni kurmuşlardır. İsrail Arslan Yabgu’nun torunu Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. Selçuk Bey’den sonra Oğuzlar’ın başına geçen Arslan Yabgu, Karahanlılar’la anlaşarak Oğuzlar’ı Horasan’a geçirmek istedi. Tuğrul ve Çağrı Beyler bu anlaşmayı tanımadılar. 1025 yılında Gazneli Sultan Mahmud, Arslan Yabgu’dan çekindiği için onu hileyle yakalatıp Kalincar Kalesi’ne hapsettirdi. Oğlu Kutalmış buradan kaçıp kurtuldu, 1032’de Arslan Yabgu hapiste öldü. Kendisine bağlı Oğuzlar’ın bir kısmı dağılırken diğerleri Tuğrul ve Çağrı Bey’in etrafında toplandılar. Arslan Yabgu’nun bu ölümü iki önemli sonucu doğurdu. Bunlardan ilki, Arslan Yabgu’nun bu şekilde tutuklanıp ölümü üzerine bütün Selçuklu soyunda Gazneliler’e karşı büyük bir kinin ortaya çıkması, diğeri ise Oğuzlar’daki liderlik meselesinin Tuğrul ve Çağrı Beyler lehine sonuçlanmasıdır.
Yüz yaşını aşmış Selçuk Bey, Cend şehrinde 1009 yılında öldü. Beş oğlu vardı. Bunlar Mikail, İsrail Arslan, Musa İnanç, Yusuf Yınal ve Yunus Bey’dir. Mikail’in oğulları Tuğrul ve Çağrı Beyler Büyük Selçuklu Devleti’ni kurmuşlardır. İsrail Arslan Yabgu’nun torunu Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. Selçuk Bey’den sonra Oğuzlar’ın başına geçen Arslan Yabgu, Karahanlılar’la anlaşarak Oğuzlar’ı Horasan’a geçirmek istedi. Tuğrul ve Çağrı Beyler bu anlaşmayı tanımadılar. 1025 yılında Gazneli Sultan Mahmud, Arslan Yabgu’dan çekindiği için onu hileyle yakalatıp Kalincar Kalesi’ne hapsettirdi. Oğlu Kutalmış buradan kaçıp kurtuldu, 1032’de Arslan Yabgu hapiste öldü. Kendisine bağlı Oğuzlar’ın bir kısmı dağılırken diğerleri Tuğrul ve Çağrı Bey’in etrafında toplandılar. Arslan Yabgu’nun bu ölümü iki önemli sonucu doğurdu. Bunlardan ilki, Arslan Yabgu’nun bu şekilde tutuklanıp ölümü üzerine bütün Selçuklu soyunda Gazneliler’e karşı büyük bir kinin ortaya çıkması, diğeri ise Oğuzlar’daki liderlik meselesinin Tuğrul ve Çağrı Beyler lehine sonuçlanmasıdır.
Tuğrul ve Çağrı Beyler, amcaları Musa İnanç Yabgu ile birlikte Horasan’a geldiler. Burada 1035 yılında başlattıkları yurt tutma savaşını kazanarak Selçuklu Devleti’nin temelini attılar. Gazneli Sultan Mesud, Oğuzlar’ı Horasan’dan çıkarmak için 1039 yılında büyük bir ordu ile Oğuzlar’ın üzerine yürüdü. Tamamı süvari olan Tuğrul ve Çağrı Beyler komutasındaki Oğuz ordusu, Gazneliler’e karşı büyük bir yıpratma savaşına başladı. En son Dandanakan denilen yerde Gazne ordusunun karşısına çıkan Selçuklular burada üç günlük bir savaştan sonra büyük bir zafer kazandılar (Mayıs 1040). Gazne ordusunun bütün ağırlıkları, hazineleri Selçuklular’ın eline geçti. Dandanakan Savaşı’nın olduğu alanda taht kuran Oğuz ileri gelenleri, biat ettikleri Sultan Tuğrul’u tahta çıkararak onu Horasan hükümdarı ilan ettiler.
Sultan Tuğrul (1040-1063)
Dandanakan Savaşı’yla devletini kuran Sultan Tuğrul devrinde doğuda Harzem ülkesi içlerinden batıda Anadolu’da Muradiye, Erciş bölgelerine kadar olan yöre Selçuklular’ın eline geçti. Başlangıçta Nişabur olan, daha sonra başkenti Rey şehrine taşıyan Sultan Tuğrul devrinin en önemli olayı şüphesiz Abbasi Halifesi ile olan ilişkileridir. Sultan Tuğrul, Doğu Anadolu’ya girdiği sırada, Abbasi Halifesi Kaim Bi Emrillah’tan bir mektup aldı. Halife kendisinin Şiî Büveyhoğulları’nın ve Türk asıllı Arslan Besasiri’nin elinden kurtarılmasını rica ediyordu. Bunun üzerine Bağdat’a yürüyen Tuğrul, 1055 yılında Büveyhoğulları Devleti’ni ortadan kaldırdı, Arslan Besasiri ise Bağdat’tan kaçtı. Sultan Tuğrul bu sırada isyan eden kardeşi İbrahim Yınal’ın isyanını bastırmak üzere İran’a dönmek zorunda kaldı. Fatımiler’den yardım gören Arslan Besasiri, tekrar Bağdat’ı ele geçirerek burada hutbeyi Fatımi Halifesi adına okuttu (1058). Bu sırada Sultan Tuğrul, İbrahim Yınal isyanını bastırmış ve asi kardeşini yayının kirişi ile boğdurmuştu. Daha sonra tekrar batıya dönen Sultan Tuğrul tekrar Bağdat’a girdi. Arslan Besasiri yakalanarak öldürüldü. Halifeye büyük saygı gösteren Sultan Tuğrul, O’nu tekrar Bağdat’taki sarayına yerleştirdi (1060). Bundan çok memnun olan Halife Tuğrul’u kılıç kuşatarak, ona “Rükn’üd dünya ve’ddin” (Dünya ve dinin temeli) ve “Kasım emir ül-Müminin” (Halife’nin ortağı) unvanlarını verdi. Ayrıca Selçuklu soyu ile akrabalık kurdu. Çağrı Bey’in kızı ile evlenen Abbasi Halifesi kendi kızını da Sultan Tuğrul’a verdi. Sultan Tuğrul Halife üzerinde yalnızca dini görevleri bırakarak siyasi iktidarı kendi üzerinde topladı. Bu tarihten itibaren İslamiyet’in liderliği tamamen Türkler’in eline geçmiş oldu. Sultan Tuğrul 1063 yılında 70 yaşındayken öldü. Evladı olmadığından yerine kardeşi Çağrı Bey’in büyük oğlu Süleyman, Vezir Amid’ül Mülk Kunduri’nin oldu bittisi ile tahta çıkarıldı.
Sultan Alparslan (1063-1072)
Horasan Valisi Alparslan başkent Rey üzerine yürüyerek ağabeyini tahttan indirip kendini Selçuklu Sultanı ilan etti. Vezir Kunduri’yi de azlederek yerine Nizam’ül-Mülk’ü bu makama getirdi. Saltanatının ilk yıllarında Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış’ın ve kardeşi Kavurt’un isyanları ile uğraştı. 1064 senesinde Kutalmış Alparslan’la yaptığı savaşı kaybetti, kaçarken düşüp öldü. Daha sonra Sultan Alparslan Gürcistan’ı ve Ermenistan’ı vergiye bağladı. Ani ve Kars’ı fethetti. Anadolu ve Mısır’a hakim olarak denizlere ulaşmak isteyen Sultan Alparslan, güneyde Dicle boylarına giderek Halep’e kadar egemenliğini kabul ettirdi. Ancak buradayken Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in büyük bir ordu ile üzerine yürüdüğünü öğrendi. Romanos Diogenes Erzurum üzerinden Malazgirt’e gelirken Sultan Alparslan da 5000 kişilik kuvvetiyle süratle kuzeye yöneldi. Bir yandan elçiler göndererek Bizans İmparatoru’na sulh teklifinde bulunan Sultan Alparslan’ın bu tutumu Bizans İmparatoru’nda Sultan’ın kendisinden korktuğu kanaatini uyandırmıştı. İki ordu 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası’nda karşılaştı. Bu sırada Bizans ordusundaki ücretli Peçenek ve Uzlar soydaşları Selçuklular tarafına geçtiler. Taktik gereği geri çekilen Sultan Alparslan, Bizans İmparatoru’nu üzerine çekerek ordugahından hayli uzaklaştırdı. Durumu çok geç fark eden İmparator geri çekilme emri verdiyse de artık geç kalmıştı. Dört bir yandan Bizans ordusunu kuşatan Türkler akşama doğru koca Bizans ordusunu yok edercesine yendiler. İmparator Romanos Diogenes esir düştü. Sultan Alparslan, esir imparatora bir misafir muamelesi yaptı. Diyojen’in Bizans’taki bütün Türk esirlerini serbest bırakması, büyük bir kurtuluş parası vermesi, her yıl vergi vermesi şartıyla barış yaparak memleketine gönderdi. Fakat Bizans’a dönen İmparator gözleri kör edilerek hapse atıldı. Başa geçmiş olan VII. Mihail Dukas, Diyojen'in imzaladığı antlaşmanın geçersiz olduğunu ilan etti. Bunu haber alan Alparslan da ordusuna ve Türk Beylerine Anadolu'nun fethi emrini verdi. Bu emir doğrultusunda Türkler Anadolu'yu fethe başladılar. Malazgirt Savaşı ile yurt arayan büyük Türk nüfusuna Anadolu’nun kapısı açılmıştı. Avrupa’da büyük ses getiren bu savaş Haçlı seferlerinin hazırlanması konusunda Avrupa için bir uyarı oldu. Daha sonra Maveraünnehir bölgesine sefere çıkan Sultan Alparslan, ele geçirdiği Yusuf isimli bir kale komutanı tarafından hançerlenerek şehit oldu (1072), yerine oğlu Melikşah Selçuklu tahtına geçti.
Sultan Melikşah (1072-1092)
Saltanatının ilk yıllarında, Sultan Alparslan zamanında da iki defa isyan etmiş ve affedilmiş olan amcası Kavurt tekrar isyan etti. Bu isyan bastırılarak Kavurt yayının kirişiyle boğdurularak idam olundu. Karahanlılar ülkesine yürüyen Melikşah Semerkant’a kadar olan bölgeyi ele geçirdi. Her iki hanedanın arasında akrabalık kuruldu. Gazneliler de aynı akıbete uğradılar ve Melikşah’ın yüksek hakimiyetini kabul etmek zorunda kaldılar. Kutalmış’ın oğlu Süleyman Şah’ı Anadolu’ya göndererek onu bu ülkeye emir olarak atadı. Kutalmışoğlu Süleyman Şah kısa zamanda baştan başa bütün Anadolu’yu ele geçirdi. 1077’de İzmit başkent olmak üzere Anadolu Selçuklu Hanedanı’nın temelini attı. Melikşah zamanında Selçuklu İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştı. Doğuda Seyhun Nehri ve Tanrı Dağları’ndan batıda Akdeniz ve Boğazlar’a, kuzeyde Kafkas Dağları’ndan güneyde Hint Denizi’ne kadar ulaşılmıştı. Melikşah döneminin en önemli iç olaylarından birisi de Hasan Sabbah’ın lideri olduğu Batınî hareketidir. Hasan Sabbah, Alamut Kalesi’nde kurduğu yalancı cennetiyle bir tarikat kurmuş, tarikatına mensup fedailerle birçok Türk ve Müslüman ileri gelenlerine karşı suikastlar düzenlemeye başlamıştı. Saltanatının son yıllarında Batınîler’le uğraşan Sultan Melikşah, 1092’de 38 yaşında iken zehirlenerek öldü.
İmparatorluğun Parçalanması
Sultan Melikşah’ın ölümünden kısa bir süre sonra Vezir Nizam’ül-Mülk de Batınîler tarafından öldürüldü. Şeklen Irak ve Horasan’daki Büyük Selçuklu Sultanları’na bağlı olmak üzere Kirman Selçukluları, Suriye Selçukluları ve Anadolu Selçukluları olarak İmparatorluk parçalandı. Melikşah’tan sonra yerine 5 yaşındaki oğlu Mahmud tahta çıkarıldıysa da Berkyaruk onu tanımadı. Berkyaruk da 1104 yılında öldü. Yerine kardeşi Muhammed Tapar (1105-1118) İsfahan’da tahta çıktı. Tapar’dan sonra Selçuklu Devleti’nin son büyük hükümdarı Sultan Sencer (1118-1157) tahta çıktı. Gurlular’ı, Karahanlılar’ı, Harzemşahlar’ı tekrar vergiye bağladı. Halifenin siyasi gücü ele geçirme çabalarına tekrar son verdi, O’na yalnızca dini görevleri bıraktı. Ancak Karahıtaylar’a 1141’de Katvan’da yenildi. Bu yenilgi Sultan Sencer için bir dönüm noktası oldu ve bir daha toparlanamadı. 1153 yılında ayaklanan göçebe Oğuzlar’a tutsak oldu. Üç yıllık esaretten sonra kurtarılan Sultan Sencer 1157 yılında 72 yaşında öldü. Büyük Selçuklu Devleti böylece sona erdi. Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız davrandılar. Anadolu Selçuklu Devleti dışında kalanlar en son 1194’te Oğuzlar ve Harzemşahlar tarafından yıkıldılar.
Anadolu Selçuklu Devleti
Kutalmışoğlu Süleymanşah (1077-1086)
Melikşah tarafından Anadolu’nun fethine memur edilen Süleymanşah kısa zamanda İznik’e kadar bütün Anadolu’yu ele geçirerek 1077 tarihinde devletini kurdu. Rey’deki Büyük Selçuklu Sultanı’na bağlı olarak Anadolu’ya hakim olan Süleymanşah Bizans’ın içinde bulunduğu durumdan faydalanarak sık sık Bizans’ın içişlerine karışmaya, taht kavgalarında politikası icabı bazı imparatorlara destek olmaya başladı. Bu arada kardeşi Mansur’un isyanını Sultan Melikşah’ın Emir Porsuk komutasında gönderdiği kuvvetin de yardımıyla yendi. 1085 yılında ani bir baskınla Antakya Kalesi’ni aldı. Ancak Antakya’nın fethi, Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş’la arasının açılmasına sebep oldu. Sultan Tutuş ve müttefiki Artuk Bey, Süleymanşah’ı Halep yakınlarında yendiler. Süleymanşah üzüntüsünden intihar etti (1086). Süleymanşah, Antakya seferine çıkarken idareyi İznik’te komutanlarından Ebu’l-Kasım’a bırakmıştı. Süleymanşah’ın ölümünden sonra Ebu’l-Kasım’ın bağımsız hareketlerinden şüphelenen Melikşah, Porsuk ve Emir Bozan komutasında Anadolu’ya birlikler gönderdi. Affını istediyse de Bozan tarafından öldürüldü (1092). Aynı tarihlerde Sultan Melikşah’ın ölümü üzerine serbest bırakılan Süleymanşah’ın oğlu Kılıç Arslan Anadolu’ya gelerek babasının yerine geçti.
I. Kılıç Arslan (1092-1107)
Kılıç Arslan, Ege’de oldukça kuvvetlenen Çaka Bey’i ortadan kaldırdıktan (1097) sonra Malatya’ya giderek burasını kuşattı. Ancak bu sırada büyük Haçlı ordusunun Anadolu’ya ayak bastığını duyarak İznik önlerine geldiyse de sayıca üstün Haçlılar karşısında Anadolu’ya çekildi. Eskişehir önlerinde tekrar şansını deneyen Kılıç Arslan, Haçlı ordusunu Antakya’ya ulaşıncaya kadar gerilla savaşlarıyla rahatsız etti. Haçlılar büyük kayıp vermelerine rağmen boydan boya Anadolu’yu geçerek Antakya, Kudüs ve Urfa taraflarını alıp buralarda krallık, kontluk, prenskepslik kurdular. Bu arada Haçlılar’ın arkasından gelen Bizanslılar da Batı Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz sahil kesimini tekrar kontrollerine almayı başardılar. Elinde yalnızca İç Anadolu kalan Sultan I. Kılıç Arslan başkenti Konya yaptı. Daha sonra Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bazı şehirler üzerine yürüdü. Bu yüzden Musul Atabeki Çavlı, Artuklu İl-Gazi ve Suriye Meliki Rıdvan Kılıç Arslan’ın üzerine yürüdüler. Suriye’de Habur Suyu kenarında yapılan savaşı kaybeden Kılıç Arslan Habur’u geçerken boğuldu (1107). Yerine oğlu Mesud geçtiyse de diğer kardeşi Şehinşah onu tanımadı. Taht kavgası 1116’ya kadar sürdü.
Sultan I. Mesud (1116-1155)
Sultan Mesud başlangıçta Danişmendli Ahmed Gazi’nin egemenliğini tanımak zorunda kalmıştı. Ancak onun ölümünden sonra (1134) bağımsız hareket etmeye başladı. Anadolu’daki Selçuklu hakimiyetini yeniden kurmaya çalıştı. Ancak yeniden başlayan II. Haçlı Seferi, bu projesini önledi. III. Konrad idaresinden Alman kuvvetlerini Ceyhan önünde 1147 tarihinde bozguna uğratan Sultan Mesud, VII. Lui idaresindeki Fransız ordusunu da önce Yalvaç, daha sonra Batı Toroslar’da Kazıkbeli’nde yenerek büyük bir zafer kazandı. Ermeniler’in hakim olduğu Maraş-Elbistan taraflarını da ele geçiren Sultan Mesud bir ara Konya’ya kadar gelen Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’u da durdurmayı başardı. Ölümünden sonra yerine oğlu Sultan II. Kılıç Arslan geçti
Sultan II. Kılıç Arslan (1155-1192)
Sultan Kılıç Arslan saltanatının ilk yıllarında kardeşleri, Danişmendli Yağıbasan ve Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’la uğraştı. Bizans’ın batıdaki meşguliyetinden faydalanarak Anadolu’da birliği sağladı. En büyük rakibi Nureddin Mahmud Zengi’nin de ölümü üzerine (1174) Batı Anadolu ve Marmara dışında bütün Anadolu’ya sahip oldu. Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Kılıç Arslan tehlikesini ortadan kaldırabilmek amacıyla büyük orduyla hareket geçti. Sultan II. Kılıç Arslan, Bizans ordusunu, Bizanslı ve Avrupalı tarihçileri “Miryokefalon” felaketi olarak nitelendirdikleri savaşta Yalvaç-Karamıkbeli’nde ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu büyük zafer Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük önem taşır. Bu tarihten itibaren artık Bizans Türkler’e karşı bir saldırı politikası güdemeyecektir. Bu zaferle Batı Anadolu ve Eskişehir ilerisindeki bölgeler Türk fethine açılmıştır. Türk orduları kısa zamanda Ege Denizi’ne kadar olan bölgede sayısız şehirleri ele geçirdiler.
Sultan Kılıç Arslan saltanatının sonlarına doğru ülkesini eski Türk geleneklerine uyarak 11 oğlu arasında paylaştırdı. Ancak oğulları arasında şiddetli mücadeleler başladı. Bu sırada III. Haçlı Seferi başlamış ve Frederick Barbarossa büyük bir ordu ile Anadolu’ya girmiştir. Ancak Silifke Çayı’nda Alman İmparatoru’nun ölümü, Anadolu Türklüğü’nü yeni bir felaketten kurtarmış oldu. Ülke taht kavgası içindeyken Kılıç Arslan öldü (1192).
I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1192-1211)
Babasının yerine tahta çıkan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, kardeşi Süleymanşah’ın baskısı üzerine Bizans’a giderek yardım almayı amaçlıyordu. Ancak istediği yardımı alamadı. Bu sırada IV. Haçlı Seferi sonunda Latinler İstanbul’u ele geçirmişlerdi. I. Gıyaseddin Keyhüsrev de böylece Anadolu’ya geri geldi. Aynı tarihlerde kardeşinin de ölümü üzerine Selçuklu emirleri tahta davet ettiler. Saltanatı zamanında Pontus (Trabzon) Rum Devleti İmparatoru III. Aleksios’u yendi, 1207 yılında Antalya’yı aldı. Ermeni Kralı II. Leon’u yendi. Eyyubiler’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yayılmalarını önledi. İznik Rum İmparatoru Laskaris’le yaptığı Alaşehir Savaşı’nda şehit düştü (1211).
I. İzzeddin Keykavus (1211-1220)
Devletin başkentini Sivas yapan İzzeddin Keykavus, Anadolu’daki Selçuklu hakimiyetini pekiştirmiştir. Devrin en önemli olayları 1214 senesinde Sinop’un, 1216’da ise Antalya’nın fethidir. Hükümdar ülkesini dünyaya ve denizlere açan limanlara kavuşturmuş, ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
Devletin başkentini Sivas yapan İzzeddin Keykavus, Anadolu’daki Selçuklu hakimiyetini pekiştirmiştir. Devrin en önemli olayları 1214 senesinde Sinop’un, 1216’da ise Antalya’nın fethidir. Hükümdar ülkesini dünyaya ve denizlere açan limanlara kavuşturmuş, ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
I. Alaaddin Keykubad (1220-1237)
Kardeşinin ölümü üzerine tahta çıkan Alaaddin Keykubad, Anadolu Selçuklu Sultanları’nın en büyüklerinden birisidir. Anadolu’da Türk birliğini büyük ölçüde gerçekleştiren Sultan Alaaddin Keykubad Antalya yakınlarındaki Kolonoros Kalesi’ni alarak burasına kendi adını verdi (Alaiye, daha sonra Alanya). Kırım’daki önemli bir ticaret merkezi olan Suğdak üzerine, Sinop’taki tersanelerde yaptırılan gemilerle bir donanma gönderen Sultan Alaaddin Keykubad, burayı ele geçirdi. Kıpçak ülkesi Sultan’ın egemenliğini tanıdı (1226). Ermeni Kralı vergiye bağlandı. Cengiz Han ordularının önünden kaçarak Anadolu’ya gelen Harzemşah Celaleddin’in Anadolu’yu ele geçirme amacı karşısında onunla savaşa tutuştu, 1230 tarihinde Yassıçemen Savaşı’nda yendi. Kaçan Harzemşah Celaleddin Van civarında öldürüldü. Doğu sınırlarını emniyet altına almak için, kaleleri tamir ettirdi. Asker ve mühimmat bakımından takviye etti. Doğuda büyük bir müdafaa zinciri oluşturdu. Ayrıca Moğol Hakanı Ögeday’a elçi göndererek antlaşma yaptı. Böylece Moğollar’ın saldırılarından Anadolu’yu korumuş oldu. 1237 yılında zehirlenerek öldü.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246)
II. Gıyaseddin yetersiz bir hükümdardı. Başlangıçta komutanlarından Saadeddin Köpek’in tesirinde kalarak birçok hatalar yaptı. Bunlardan biri Harzem Beyleri’nden ve Selçuklu hizmetine girmiş olan Kayır Han’ın öldürülmesidir. Bu olay Harzem birliklerinin isyanına sebep olduğu gibi devleti uzun zaman uğraştırdı. Daha sonra Saadeddin Köpek’i öldürttüyse de arkadan patlayan Baba İshak İsyanı (1239) devleti çok sarstı. Anadolu’daki olayları dikkatli bir şekilde takip eden Moğollar’ın Azerbaycan Valisi Baycu Noyan, Anadolu’ya girerek Selçuklu ordusunu Temmuz 1243’de Kösedağ denilen yerde ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaş Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına sebep oldu.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin Yıkılması
II. Keyhüsrev’den sonra başa geçen hükümdarlar beylerin, komutanların elinde birer oyuncaktan farksızdı. 1256 yılında Anadolu’da büyük katliamlar yapan Moğollar’la Vezir Muinüddin Süleyman Pervane anlaşarak devleti Kızılırmak sınır olmak üzere ikiye ayırdı. 1261 yılında Moğol zulmüne karşı Karamanoğulları ayaklandılar. 1276 tarihinde Hatiroğulları yine Moğollar’a karşı ayaklandı ancak başarılı olamadı. Bu hareketi destekleyen Türk Mısır Memluk Sultanı Baybars Kayseri’ye kadar geldiyse de Anadolu’dan istediği yardımı göremedi. 1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu şehzadesi Alaaddin Siyavuş’u Konya’da tahta çıkarmak üzere hareket ettiyse de başaramadı. Bu olay tarihlerde “Cimri Olayı” olarak bilinmektedir. XIII. yüzyılın sonlarına doğru Anadolu’da Türkmen Beylikleri birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar. Moğolların egemenliği altında III. Alaeddin Keykubad'la taht değiştirip duran II. Mesud’un 1308’de ölmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti tamamen yıkıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder