I. ve II. İnönü Savaşları
I. İnönü Savaşı: 6 Ocak 1921 tarihinde iki taraftan saldırıya geçen Yunan ordularıyla İnönü mevzilerinde savunmada olan Türk kuvvetleri arasında yapılan savaştır. 6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgelerinde hazırlıklarını tamamlayan Yunan kuvvetleri, batı cephesindeki Türk birliklerinin Çerkez Ethem isyanını bastırmak için onun kuvvetleriyle çatışmasından da faydalanarak Eskişehir istikametinde taarruza geçmeye başladılar. 9 Ocak 1921’e kadar örtme ve emniyet kuvvetleri harekâtı şeklinde geçen çatışmaların ardından, İnönü mevzilerindeki muharebeler 10 Ocak 1921’de başladı ve bir gün sonra, Yunan kuvvetlerinin savaştan önceki hatlarına çekilmeleriyle son bulmuştur.
15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetleri, ileri harekâta devam ederek Milne Hattı olarak da ifade edilen Ayvalık, Soma, Akhisar, Aydın sınırlarına kadar ulaştılar. 22 Haziran 1920'de iki koldan tekrar ileri harekâta geçen Yunan kuvvetleri, Kuzey Grubunun da desteğiyle Balıkesir ve Bursa’yı da işgal etti. Afyon yönünde ilerlemeye devam eden Yunan ordusunun Güney Grubu ise, 29 Ağustos 1920'da Uşak’ı işgal etti. Yaşanan tüm bu gelişmelerin ardından Yunanistan’da yapılan seçimlerle kurulan hükümet, İtilaf Devletleri’nin güvenini kazanmak için Anadolu’da kalıcı bir askeri başarı elde etmenin gerekli olduğunu düşünmeye başladı. Yunanistan kralı Konstantin de Yunan meclisinin açılışında yaptığı konuşmayla, savaşa devam edeceklerini açık bir şekilde dile getirmişti. Yunan Hükümeti, savaş için zorlanıyordu. Batı Anadolu’daki Türk kuvvetlerinin, 1920 yılı sonlarına gelindiğinde, Çerkez Ethem’in başlattığı ayaklanmalar ile uğraşıyor durumda olması, Yunan Hükümetine ve Yunan kuvvetlerine bu siyasi zorlama için uygun bir askeri ortam sağlamaktaydı. Gerçekten de Türk kuvvetlerinin önemli bir bölümü Çerkez Ethem’in kuvvetleri ile mücadele etmekteyken cephe hattında büyük ölçüde örtme kuvvetleri bulunmaktaydı.
İngilizlerin işgali altındaki İstanbul’da bulunan Yunan Askeri Heyeti, Batı Anadolu’da gözle görülür bir askeri hareketlilik olduğunu, Yunan Genelkurmayı’na rapor etmekteydi. Bu yüzden, Yunan kuvvetlerinin bir an önce Türk kuvvetleri üzerine harekete geçmesi gerekli görülmeye başlandı. Böylece I. İnönü Savaşı başlamış oldu. Türk kuvveleri, I. İnönü Savaşı boyunca sürekli geri çekilmiş de olsa, Yunan ordularının Eskişehir yönündeki ilerlemelerini durdurmuş oldukları için I. İnönü Savaşı’na kesin bir zafer olarak bakılmaktadır. Yunan tarafı ise, yapılan harekâtın zaten belirli hedefleri olduğu ve belirlenen hedeflere ulaşıldığı gerekçesiyle savaşın kaybedildiği fikrini reddetmekteydiler.
I. İnönü Savaşı’nı Türk kuvvetlerinin zaferi olarak nitelendiren çevrelerde ileri sürülen görüşlerin temelinde, Türk tarafının belirli bir miktar malzeme kaybetmesine ve bölgedeki demiryollarının kendileri tarafından yok edilmiş olmasına karşın, hiçbir toprak parçası kaybedilmediği fikri vardır. Yunan kuvvetlerinin I. İnönü Savaşı’nda geri çekilmesinin ise, gerek Türk, gerek dünya ve gerekse de Yunan kamuoyunda, Yunan kuvvetlerinin zaferi olarak algılanmadığı bilinmektedir. Bu algı ise, I. İnönü Savaşı sonrasında, kazanan tarafın, kaybeden tarafa iradesini kabul ettirdiği bir antlaşma bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Zafer olarak nitelendirilen Birinci İnönü Savaşı sonrasında Ankara’da geniş çaplı kutlamalar yapılmıştır.
I. İnönü Savaşı’nın Sonuçları:
- TBMM tarafından kurulmuş olunan düzenli ordunun Batı Cephesi'ndeki ilk başarısı I. İnönü Savaşı olmuştur.
- Türk Hükümetinin Anadolu’daki otoritesi artmıştır. Hükümet, I. İnönü Savaşı’yla güven kazanmıştır. Bunun sonucunda vergi ve askere alma işlemleri belirli bir düzen içinde uygulanabilmiştir.
- İsmet Paşa, TBMM tarafından, albaylıktan tuğgeneralliğe yükseltilmiştir.
- Birinci İnönü Zaferi, yeni Türk devletinin uluslararası kamuoyundaki itibarını da arttırmıştır. Bunun bir sonucu olarak Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalanmıştır.
- İtilaf Devletleri I. İnönü Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan yeni durumu görüşmek üzere Londra Konferansı'nı düzenlemişler ve TBMM'yi de bu konferansa davet etmişlerdir.
- Afganistan ile bir dostluk antlaşması imzalanmıştır. Bu dostluk antlaşması, TBMM'nin Müslüman bir ülke ile yaptığı ilk antlaşma olması bakımından önemlidir.
- Birinci İnönü Savaşı’nın ardından yeni Türk devletinin ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye kabul edilmiştir.
II. İnönü Savaşı'nın nedenleri:
- I. İnönü Savaşında istediklerini elde edemeyen Yunanlıların II. İnönü Savaşında zorbalıkla Türk Hükümetine Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek istemeleri
- Ciddi boyutta güç toplamaya başlayan düzenli Türk ordusunu daha fazla büyümeden yok etmek istemeleri
- Yunanlıların Avrupa'nın gözünde yeniden itibar sağlamak istemeleri
- İç Batı Anadolu bölgesini ele geçirerek Yunanlıların cepheleri arasında kesintisiz bir bağlantı ve ulaşım ağı oluşturmak istemeleri
- O güne kadar Yunanistan'ın arkasında olan İngiltere tutumunu değiştirmeye başlamış, hemen akabinde İtilaf Devletleri savaşta tarafsız olduklarına dair bir bildiri yayınlamışlardır.
- Fransa, TBMM hükümetini fiilen tanımıştır ve temsilcileriyle görüşmeye başlamıştır.
- Yunanistan Kocaeli'den de çekilmek zorunda kalmıştır.
- Kurulması birçok tartışmaya sebep olan düzenli ordu başarısını ve kalitesini kanıtlamış, ülkede bir ordu ve devlet disiplini oluşmuştur.
- Halkın TBMM Hükümeti ve ordusuna olan güveni artmış, milli mücadele ruhu pekişmiştir.
- İtalya Anadolu'dan kademeli olarak çekilmeye başlamıştır.
- İlk defa batılı olmayan bir millet, sömürgeci Avrupa güçlerine karşı mücadelesinde başarılı olarak, diğer sömürge milletlerine de mücadelelerinde ilham kaynağı olmaya başlamıştır.
Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi
23 Ağustos – 12 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan, Türk milleti için ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur. Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal Paşa’nın emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine en uzun meydan muharebesi; Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de subay muharebesi diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.
Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. ''Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur.''
Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir. Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatmasındaki yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk ordusu’nun son savunma savaşıdır. Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.
Savaşın Sonuçları:
- Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.
- Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş,
savunmaya geçmişlerdir.
- Subaylar savaşı denilen bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak,
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşa da katılmıştır.
- Mustafa Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
- Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
- TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
- TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır.
Büyük Taarruz: Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan ordularına karşı başlatılan, 26 Ağustos 1922 ile 18 Eylül 1922 tarihleri arasında süren bir bağımsızlık hareketidir. Atatürk tarafından yurt çapında organize edilip, düzenli bir ordu haline getirilen güçler, İşgalci diğer ülkelere karşı etkili bir mücadele sergilemiş ve bu güçler bir şekilde ülkeyi terk etmişlerdir. Fakat işgal ettiği topraklarda bağımsız Rum devleti kurma hayali güden Yunanlılar terk etmemekte ısrar etmiş ve İzmir'i kuracakları devletin başkenti olarak ilan etmişlerdir. Bunun üzerine, Atatürk büyük bir risk alarak orduya Yunanlıların üzerine hareket emri verdi. Eğer Türk ordusu kaybederse Sevr Antlaşması hükümleri gereği Yunanlılar topraklarımıza ebediyen sahip olacaklardı.
Yunanlıları Sakarya Savaşı'nda geri kaçırmayı başaran ordunun takip edecek gücü kalmamıştı. 5700'ü şehit olmak üzere yaklaşık 40000 kişi zayiat verilmişti. Bunun üzerine halktan son bir özveri istendi. Son bir atımlık güçleri kalmıştı. Türk halkı bütün varını ortaya koydu. 200 bin Yunan askerine karşı toplam 185 kişilik bir ordu toplandı. Geriye kalan subaylarca hızlı bir eğitimin ardından, hızla Yunanın peşine düşüldü. 26 Ağustos 1922 akşamı Mustafa Kemal yanında Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü paşalarla beraber, Afyon Kocatepe'deki yerini aldı ve sabah ezan sesiyle taarruz emrini verdi. 30 Ağustos 1922 tarihine kadar 4 gün süren çetin bir savaş yapıldı. Bu safhaya " Başkomutanlık Meydan Muharebesi" adı verildi. Savaşın sonunda Türk ordusu büyük bir zafer kazandı. Mustafa Kemal ve fikir arkadaşları; ordunun İzmir'e doğru kaçan Yunan asker kalıntılarının peşine düşerek tamamen ortadan kaldırılması gerektiği kararı aldılar. Mustafa Kemal'in tarihi sözü olan; "Ordular İlk Hedefiniz Akdenizdir İleri" emriyle ordu Yunan askerinin peşine düştü. 1 Eylül 1922 tarihinde başlayan büyük takip, 18 Eylül 1922 tarihinde Yunan askerinin Balıkesir - Erdek limanından ülkeyi tamamen terk etmesi ile son buldu. Türk ordusu İzmir valiliği binasına tekrar Türk Bayrağını çekti.
Bu zafer Türk ordusunun isimsiz kahramanları tarafından 15 gün gibi bir zamanda 450 kilometre yolu yaya yürüyerek kazanılmış bir zaferdir. Atatürk'ün büyük zafer için dediği gibi; Unutulmamalıdır ki genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devletimiz ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Ruhları Şad Olsun...